Bir Güven Hikayesi

Bu aslında uzun bir hikaye…başarı da denilebilir ama daha çok güven hikayesi. Bir insanın bir insana olan güveni sayesinde gerçekleşen mutlu son. Buraya hikayemi yazma sebebim defalarca buradaki başarı öykülerini hiç sıkılmadan okumuş olmam. Her okuyuşumda da içimin umutla dolmuş olması. O umutsuzluğu, çaresizliği ve gözleri yaşlı olarak hikayeleri okumanın ne demek olduğunu çok iyi bilmem. Her başarı öyküsünde o anne ve baba adına sevinip birgün ben de inşallah yazacağım demem.

Hikayeme gelince; kariyerdi, doktoraydı üstüne yurt dışında post-doktoraydı derken ilk hamileliğimi ancak 34 yaşında yaşayabildim. Çok güzel giden sorunsuz bir hamilelik yaşadım. Sadece son haftalarda kızım 1-2 hafta geriden gelmeye başlamıştı. Ama 40+4 te zorunlu olarak girdiğim sezaryen doğum sonucunda bebeğimi kaybettim. Sadece 6 saat yaşayabildi meleğim. Yapılan otopsi sonucunda konulan tanı “Konjenital Kistik Adenomatoid Malformasyon (CCAM)” Tip 0’dı. Birçok çocuk doktoru, genetik ve kadın-doğum uzmanı hastalığın tam olarak ne olduğunu bilmemekle beraber (zaten literatürde 7 adet örneği olan bir rahatsızlıkmış ve yaşamla ilişkilendirilmiyormuş) herhangi bir sebep bulamadılar. Bunu yaşadığımda tarih 11 Haziran 2013’tü. Daha sonrasında çökmüş bir ruh haliyle, her ay tekrar bebeğim olsun diye stres yaşıyor adet zamanlarımdan önce gebelik testlerine dakikalarca bakmaktan şaşı oluyordum. Fakat düzenli spor yapmanın dışında hiçbir çaba da gösteremedim. Bu bir süre böyle devam etti ta ki bir arkadaşım Engin Hoca’yı tavsiye edene kadar. İlk muayenehanesine gittiğim zamanı hala hatırlarım. Zaten oldum olası Florya’yı ve o ağaçlar arasından geçmeyi severim. Gitmeden önce içimi bir huzur kaplamıştı zaten. Muayenehaneye girdiğimde hocayı gördüğümde biraz daha da rahatladım. Henüz bu duygunun nerden geldiğini adlandıramıyordum ama. Engin Hoca’yla durumu uzun uzun konuştuk, konuştukça o duygunun tamamen güven olduğunu anlamıştım. Hoca gereksiz yere ümit vermeden o kadar net konuşuyordu ki, evet tamam dedim. Bunu arıyordum.

Engin Hocam hızlanmamız gerektiğini söylüyordu. Yaşımın ilerlemiş olmasının (36) yarattığı handikap hem beni hem de Engin hocayı düşündürüyordu. İlk olarak bir süre müdahale olmadan deneyin dedi. Bir süre denemeye devam ettik ama bendeki stres yüzünden yine bir sonuç alamıyorduk. Kızımı kaybetmenin acısı, yaşımın ilerlemiş olmasının yarattığı negatif düşünceler zorluyordu hem beni hem eşimi. Sonrasında bir ay klomen kullandım ama o ay da hamile kalamadım. Diğer ay yani ağustos başında tatile çıktığımızda hamile kaldım. Çok sevinmiştim ama içimde hep bir endişe vardı önceki kaybımdan dolayı. Her şey yine güzel giderken 14. hafta suyumun gelmesi ve tamamen bitmesiyle beraber suni sancıyla normal doğum yaptırılarak Kasım 2014’te bebeğimi kaybettim. Burda yine Engin Hoca’nın desteğini hiç unutamam. Hastaneyi sürekli arayıp benim durumumu sorması, gerekli takipleri ben hastanede yatarken yapması ona neden bu kadar güvendiğimi bir kere daha açıklamış oldu.

Yine bir sebep yoktu. Bana ve eşime yapılan genetik tarama sonuçları normal çıktı. Bu bebeğim de patolojiye gönderildi ve yine bir sonuç alamamıştık. Bu arada yaşım 36 olmuştu. Engin Hocam korunmama gerek olmadığını ve 3-4 ay içinde hamile kalmazsam süreci hızlandırma amacıyla tüp bebek denememizi söyledi. Ona çok fazla güveniyordum ve o ne derse yapma taraftarıydım. Etrafımda herkes bir doktor tavsiye ediyordu bana. Şu doktor çok iyiymiş bu doktorun hastaları çok memnunmuş diye. Ama ısrarla herkese ben doktorumdan çok memnunum ve ona sonsuz güvenim var diyordum. Bunun sebebi işinde çok iyi olması değildi sadece; işini çok sevmesi, hastalarına müşteriden çok yakınıymış veya kardeşiymiş gibi davranması ve onları düşünmesi, kesinlikle çok net olması, olması gereken neyse dolandırmadan söylemesi ve uygulaması idi.

Bir süre sonra ilk tüp bebek denememize başladık. Bu dönemde de Nevin Hemşire’nin hakkını hiç ödeyemem. O kadar pozitif ve o kadar yardımcıydı ki hiç sebep yokken bile Nevin Hemşireyi arayıp konuşmak istiyordum. Tam anlamıyla abla olmuştu benim için. İyi sayıda yumurta oluşmasına ve iyi görünen embriyolar oluşmasına rağmen, ilk denememiz negatif sonuçlanmıştı ve zaman maalesef aleyhime işliyordu. Engin Hocam bir süre kendine gel ancak fazla ara vermeden tekrar deneyelim dedi ama bu sefer dinleyemedim onu çünkü hem önümde Doçentlik gibi ağır bir sınav hem de umudumun kırılmasının vermiş olduğu isteksizlik vardı. Bir süre ara verdim hatta arayamadım bile hocayı o dönemde. Kendime gelmem ancak hamile kalmamla oldu. Kendiliğinden hamile kalmıştım ama kimyasal gebelikti yaşadığım. Dolayısıyla üç tane hamilelik yaşamış ama hiçbirinden sonuç alamamıştım. Hocayı aradım ve yine o güven veren konuşmasıyla tekrar kendime getirdi beni. Bir süre sonra ikinci tüp bebek denememizi yapacaktık. Ancak bu sefer embriyolara genetik tarama yaptıralım dedi. Eşimle ben de zaten öyle olmasını istiyorduk ve hemen kabul ettik. Bu sefer daha istekliydim ve nedense çok pozitiftim. Çok kilo problemim yoktu ama düzenli yaptığım sporla ideal kiloma geldim. Yediğim ve içtiklerime dikkat ettim. İçimden bir ses bu sefer güzel olacak diyordu. Yumurtalar toplandı ve 8 adet en iyi embriyodan alınan örnekler kapsamlı kromozom taraması (aCGH) için Amerika’ya gönderildi. Tüm bu işlemler öncesinde ve sonrasında Engin Hoca’nın işini çok iyi yaptığını ve yapacağını bilmek ayrı bir rahatlatıyor ve güven veriyordu. Ondan yana yana hiçbir aksi düşüncem olmamıştı fakat kendime güvenemiyordum daha öncesinde. Ama bu sefer kendime de güvenim fazlaydı daha doğrusu pozitiftim tüm bu işlemler boyunca. Hatta eşim benden çok stres yapmıştı. Embriyodan örnekler 4’er li gruplar halinde gönderiliyordu. İlk dördünün sonucu negatifti yani çok iyi görünen embriyolar transfere uygun değil sağlıksızdı. Eşim çok üzülmüş ikinci dörtlünün de öyle olacağını düşünmüştü. Fakat dediğim gibi ben o kadar olumlu bakıyordum ki nedense adım gibi emindim 2 tanesinin normal olacağına. Bu sefer ben eşimi teselli etmeye başlamıştım. İkinci dörtlünün sonuçları geldiğinde beklediğim olmuştu. İki tanesi sağlıklıydı ve transfer edilecekti. Yaşımdan dolayı hocam ikisini de transfer edeceğini söyledi. Transferden önce ve sonra çok mutluydum. Ve sonrasında 2 haftalık bekleme aşaması… Bu süreçte biraz gerilmiştim ama yine de olumlu düşündüm hep. Sonucu aldığımda ellerim titriyordu, bir yandan ağlıyor bir yandan zaten bekliyordum. Ancak değer yüksek gelince ikiz mi acaba diye düşünmeye başladım ve hep yaptığım gibi ilk olarak Nevin Hemşireyi aradım. O her zamanki sıcacık konuşmasıyla tebrik etti beni. İkinci kan testinden sonra Engin Hocayla görüştük ve o da çok içten çok samimi bir sesle tebrik etti. Benim kadar onların da sevindiğini biliyordum. Ancak Engin Hoca her zaman temkinli davranmak yanaydı. Ona tatile çıkabilir miyim diye sorduğumda çaktırmadan azarlamıştı beni Kontrole gittiğimizde ikiz olduğunu öğrendik, dünyalar bizim olmuştu ama tabi ki zorlukları çok daha fazlaydı. Hamileliğim süresince Engin Hocam çok dikkatli takip etti ve motivasyonu beni dimdik ayakta tuttu. Nevin ve Ayşegül hemşireler her zamanki gibi çok yakından ilgilendiler. Bu süreçte herhangi bir problem yaşamadım ama biraz aceleci olan oğullarım sayesinde erken doğum yaptım. Yine burda da gecenin 12’si demeden nerdeyse bizden önce hastanede olan hocama ne kadar teşekkür etsem azdır. Hastanede ancak onu gördüğümde rahatlayabilmiştim.
Engin Hoca ve ekibi sayesinde (bugün 7 aylık olan) dünya tatlısı iki oğlumuz oldu. Şimdi onların gözlerinin içine bakarak bu gecikmiş yazıyı yazıyorum. Bize bu güzel duyguları yaşattığı için Engin Hocama ve ekibine ne kadar teşekkür etsek az. Onların yeri bizim için her zaman ayrı olacaktır.

İşte şimdi çok daha iyi anlıyorum o Floryadaki muayenehanede neden bu kadar huzurlu hissettiğimi, ilk gördüğüm günden beri Engin Hocama neden bu kadar güvendiğimi.

Sevgilerimizle…

Instagram