Sezeryan Doğum Hikayesi

Hayat eğer üç nokta ise biz ikinci noktayı yaşıyoruz. Engin doktor ise yüzlerce insanın ilk noktasına vesile olabileceği bu mesleği seçmiş, ne de iyi etmiş…

Bir gün karın ağrısıyla,o şişman – kadın hastalıkları doktoru – kadına gittim; “Senin bu kistlerle çocuğun olmaz, beş ay deneyin olmazsa gelin.” şeklinde ürkütücü ifadesiyle zorlu yolculuğumuz başladı…

Beşinci ayın sonunda hala hamile değildim ve umudum da yavaş yavaş sönmeye başlıyordu… Bir kaç uzman Dr. ile görüştükten sonra tavsiye üzerine Engin doktora gittik. Hastaları bilir ki Engin doktorla çalışacaklarsa saatlerce beklemeyi göze almalılar, – çünkü ancak bu şekilde herkesle aynı şekilde ilgilenebilir – biz de ilk randevumuz da dahil bu bekleyişlerden hep nasibimizi aldık 🙂
İlk görüşmede dinledi, notlar aldı, muayene için randevu verdi vs.´den sonra uzun uzun bize endometriosis ve bendekilerin durumu ile ilgili bilgi verdi.

Sonra iki seçenek sundu – Engin doktor her zaman iki seçenek sunardı bize -.
1. Ameliyat. (Eğer ki çocuk düşünmüyor olsaydık yine iki seçeneğinden birisi bu olacakmış.)
2. Tüp bebek.

İkinci seçenek açıkçası şaşırttı çünkü, tüp bebek çocuğu olma ihtimali olmayanlar içindi ama yapılan testlerde benim rahmim, yumurtalıklarım sağlam (kistler dışında) Emre´nin spermleri de kuvvetliydi, e başka bi sorun vardı ve bu adam bize söylemiyor muydu acaba!?! Engin doktor bende ki paniği hissetmiş olacak ki açıklama yapma gereği duydu; “Evet tüp bebekte bir seçenek çünkü siz bebek düşünüyorsunuz, eğer ki şu anda düşünmüyor olsaydınız başka bir seçenek sunardım. Tüp bebek eğer başarılı olursa ki şu anda bir problem görünmüyor, bir taşla iki kuş vurmuş oluruz ve doğum esnasında kistleride alırız. Ameliyat olursa da hamile kalmak için önünde ki engel kalkar. İkisinden birisini seç ve tekrar konuşalım.”dedi ve kalkmak üzereyken Emre arka arkaya sorular sormaya başladı. 24 saatin yetmediği insanlardan biri olan Engin doktor ise kısa kısa cevaplar verip çıktı. Daha sonra Emre´yle arasında şöyle bir konuşma geçecekti.
Engin Dr.: Emre sen mühendistin değil mi?
Emre: Evet
Engin Dr.: Peki bu saatten sonra doktor olamayacağını biliyorsun değil mi?
Emre: Evet 🙂
Engin Dr.: O zaman izin ver bilmeniz gereken kadarını anlatayım!
Emre:peki 🙂 (ama soru sormaya devam etti ve Engin doktor ilerleyen zamanlarda bi dahaki randevuya kocanı getirme diye takılmaya başladı:) )
Biz o görüşmeden sonra enine boyuna düşündük ben bebeğe hazır hissedip hissetmediğime emin olmadığımdan ameliyat, Emre iki kere ameliyat masasına yatmamı istemediğinden tüp bebek taraftarıydı ve emre kazandı.
Bir Haziran sabahı benim yumurtalıklarım Emre´nin spermleriyle dışarıda döllenip rahmime yerleştirildi. Ne kadar mekanik bir tanımlama değil mi? Oysa ki aslında içime can verebileceğim bir hayatın yerleşmesi daha doğru bir tanım olurdu…
Her neyse o sene Ramazan Bayramı´na denk gelen bir tarihte gebelik testi yaptırmam gerekiyordu, meraktan öldüğümden olsa gerek bir acile gidip kan testi yaptırdık, sonuç pozitif ancak değerler çok düşüktü, Engin doktor üç gün sonra bir daha test yaptır ama uyduruk gebelik olabilir bu dedi, arkasından da ekledi, sağlıklı donmuş sperminiz mevcut o yüzden üzülme yine deneriz… Üç gün sonra yaptığımız gebelik testinde de bir sonuç çıkmadı…

Daha can sıkıcı bir durum olamazdı, sağlıklı, üstelik dışarıda döllenip rahmime yerleştirilen canı bile tutamamıştım içimde…
Sonrası bildiğiniz depresyon…
Bir yaz günü balkonda oturup boş boş dışarıyı izlerken Emre geldi. Biraz da çekinerek bana ne istediğimi sordu(en az benim kadar o da yıpranmıştı bu süreçte), ben artık ameliyat olmak istediğimi söyledim… Sonra;” doktorla konuşalım eğer bir risk olmayacaksa, ameliyattan önce şu motorsikletle İtalya turu hayalimizi gerçekleştirelim, ne dersin?” Dedi. Ve sonrası tam bir koşturmaca oldu, üç hafta içinde motorsiklet, birlikte gidilecek arkadaşlar, vizeler, beynelmileller ve rota ayarlandı arkasından kendimizi Yunanistan´da bulduk.
Yunanistan üzerinden feribotla italya´ya geçtik ve rüya-gerçek arası hatıralarla döndük…
Dönüşümüzün üzerinden bir hafta geçmeden ameliyata girdim ve ertesi gün eve yürüyerek gittim, aslında korkmamızı gerektirecek hiç bir şey olmadı ve gayet rahat çıktım… Sonra Engin doktorla yollarımızı ayırdık…
Yani o sırada ben öyle düşünüyordum 🙂
Aradan iki ay geçti ve biz (en azından ben), bir süre çocuk fikrini kafamızdan atmaya karar verdik… Bir gün reglim gecikince eczaneden bir gebelik testi aldım ama sonuç başarısızdı. Aradan bir hafta geçince gidip bir kan testi yaptırdım ertesi gün sonuç pozitifti ama değerler yine düşüktü, Engin doktoru arayarak yollarımızı tekrar birleştirdik 🙂 Üç gün sonra Beta hcg testi daha istedi, üç gün sonra değerler yükseldi !!! Hamileyim!!! Hamileyim!!! Hamileyim!!!

Emre´ye o gün bir kutu hazırladım (içinde bebek patikleri, Beta hcg raporları, sonradan tekrar yaptığım bir idrar testi ve içinde harika bir baba olacağına dair notla..) ve ikinci uzun,zorlu ve keyifli yolculuğumuz başladı 🙂
Adetlerimize göre nazar değmesin diye ama aslında ilk üç ayın riskli oluşundan ötürü hamilelik çoğu insanlarca gizlenir, aslında Emre´yle bende böyle bir karar aldık ancak son Beta hcg´yi yaptırınca dayanamayıp herkese söyledik 🙂
Hamilelik öyle ilginç bir şey ki, o minik taneyi görebilmek için, her randevuyu iple çekiyorsun…
Karnının içinde yavaş yavaş bir canlı büyüyor ve sen tüm kalbinle o canlıyı hissediyorsun…
Cinsiyetini çok merak ediyordum, o gün geldiğinde, Engin doktor ultrason cihazıyla miniği bakarken sordum, “cinsiyeti görünüyor mu?” Cevap gelmedi… Sonra bir daha sordum, bu sefer de “bak Kafası, kolu, bacağı, ayağı…”derken duymamazlıktan geldiğine kanaat getirdim, tam endişelenmeye başlıyordum ki hemşire bir çift pembe bebek çorabı getirdi! Emre´ye döndüm ve demek ki Nil Peri geliyor dedim, sonraları Arya Nil olarak ismlendireceğimiz kızımız için… Çok zarif bir cinsiyet öğrenme olmuştu? Ben hep erkek olacak gibi düşünmüştüm ama Emre hep kız olsun istemişti, İkimiz de çok mutluyduk o gün… Nişantaşı sokakları hiç o kadar Neşeli olmamıştı o güne kadar ?Üç aydan sonra gebelik şekeri çıktı, diyet yaptım, olmadı insüline başladım ve bir çok hamilenin aksine sıkı bir diyetle beslenerek doğuma girdim… Doğum şekli olarak sezeryanı aslında ben tercih ettim ancak etmeseymiştim de sezeryan olacakmış 🙂

Çok zorlu ve heycanlı bir gebelikti, özellikle altıncı aydan sonra sürekli tansiyon ölçerek erken doğum bekledik 🙂
38+1.haftada artık Arya Nil dışarıda nefes almaya hazırdı…

Doğumdan bir gün önce herşey tamamlanmıştı. O gece hiç uyuyamadım, yarım saat bile uyuyamadım, yine de sabah haddinden fazla enerjiktim… Hastaneye gittik, işlemler yapıldı, odaya yerleştik ve o an geldi… Epidural çok heyecanlıydı, bir gün önce Emre´nin de yanımda olmasını istemiştim, iyiki de istemişim, aynı anda o mucizeyi görebilmek çok güzeldi 🙂 Ve bir kadının hayatında ki en özel an, bebeğinin rahminden çıktığı vakit, yüzüne değen nefesinin sıcaklığıymış… Bu anı ben tekrar yaşayabilir miyim bilmiyorum ama diliyorum ki bütün kadınlar bir kere de olsa yaşasınlar, erkekler için gerçekten çok üzgünüm…

Instagram