Bir Yıl

Sabahın erken saatlerinde kalkmayı severim, günü uzattığım hissini uyandırır ben de. Sabah ezanından mesai başlangıcına kadar ne çok şey yaparım, öğleyin işe gidiyor muşum gibi gelir bazı günlerde hatta. Hemen her güne erken başlamamıza rağmen hayatta pek çok şeye geç kaldığımızı anlıyorum yine de. Pek çok kişi kısa keserken okul macerasını biz uzattık, evlilik yolunu yarısını geçtikten sonra geldi aklımıza, tam çocuk istemiştik ki elimizi tusun, neşe katsın yuvamıza, olamadı. Neyse…

Bir yerlerden başlamalıydı, Tarkan´ın şarkısında dediği gibi ´her şeyim tastamam yapmaya çalıştığım´ diyebilmek için. Önce en yakınımızdakilere danıştık ne yapmalı, kime, nereye gitmeli diye. Arayışlar, tavsiyeler, tetkikler derken Prof. Dr. Engin Oral´ın muayenehanesinde bulduk kendimizi, soğuk bir Şubat akşamında. Dr.Figen sağ olsun… Güler yüzleriyle karşıladılar hemşire hanımlar her gidişimizde, yoğun ve yorucu çalışma temposuna rağmen iş saygısı ve sevgisinin eksilmediğini gözlemlediğim Engin bey her zaman temkinli, bir sonraki adımın ne olacağı ile ilgili açıklamalarıyla daha bir heyecanlandırdı bizi bu sürecin başarı ile sonuçlanacağı hususunda. Bir şey nasıl başlarsa öyle gider derler ya hani işte öyle, daha ilk görüşmemizde ´bence bunları (bazı tetkikler) tekrarlamaya gerek yok´ dediğinde çok rahatlamıştım. Çünkü oraya gelinceye dek diagnostik laparoskopiden tutunda üç beş kez tüp bebek denersin gibi pek çok şey duymuştu kulaklarım.

Bir sonraki ve daha sonraki bir kısım muayene randevularının tarihi biyolojik saatimin keyfine bağlıydı, ´hımm, olgunlaşmamış iki gün sonra bir daha bakalım´ gibi. Hoca Nasreddin misali ya tutarsa dedik, önce aşılama yöntemi uygulandı, tutmadı. Ziyanı yok tu biz hazırlıklıydık buna. Sonra tüp bebek yöntemi için başladı ilaçlar, tavsiyeler, dikkatler. İğneler biraz can yaksa da her şey yolunda gidiyordu. Vapurda simit atarak martılara, lay lay lom, baharın güzel günlerinin keyfini sürerek gidip geliyordum karşıya. Bu şehirde yaşayanlar bilir, şehri bölen suyun karşı kıyısına geçmek meşakkatlidir.

En sıkıntılı günler embriyo transferinden beta-hcg sonucuna kadar ki süre çünkü; her kafadan bir ses çıkıyor, falanca üç kere denemiş olmamış, düşük olmuş muş. Kendime ´duyma!´ dedim, olacak, şuana kadar her şey yolunda gitti, sadece tutunmak ve büyümek için zamana ihtiyaç var, işime verdim kendimi, duymadım bu konuda konuşulanları. Bir de uyuttuklarında müdahale için, bilincimin bana türlü numaralarla varlığını sorgulattığı bir zaman dilimi, bir boşluk oluştu, evet korktuğum şeydi bu, nasıl olmuştu da ikna olmuştum anestezik ilaç etkisine maruziyete, umut mu, efsun mu, güven mi takdirini size bırakıyorum.

Veeee….
Çiçek kokan bir Mayıs günü öğrendik, olmuştu, anneler gününün en güzel hediyesine sahiptim artık. Şimdi özenli olma kendime ve o´na iyi bakma zamanıydı, her ne kadar yeme konusunda kendimi tutamasam da diğer her konuda reçetelere uydum. Riskler hakkında açık ve netti hocam, bazı hastalıkların hiçbir tetkikle bilinemeyeceğini söylerken. Bazen endişe duyuyordum, nede olsa geç anne olanlardanım. Ama ne olursa olsun o benim bebeğim, ondan vazgeçemezdim, neye ya da kime benziyordu acaba.
Ramazan ayına denk gelen kontrol muayenelerinden birinde hemşire hanım bir çorap uzattı ansızın renginin bebeğimizin cinsiyetini işaret ettiği iması ile hayırlı olsun dedi , çok şaşırdım ve böylece belli oldu ondan sonraki her günde ona nasıl sesleneceğim. Heyecanım bir kat daha arttı, eşimle iftar ederken kıyıya yakın bir yerde İstanbul´u daha bi fazla sevdim, güneş batmadan görülebilen dolunay sanki daha parlaktı.

Çok hızlı akıp gitti zaman. Bu yazıyı kırkıncı doğum günümde bebeğim henüz kırk beş günlükken yazıyorum. Geriye baktığımda doğuma yakın yaşadığım son kontrollere gidemez isem, hangi hastanenin yenidoğan yoğun bakımı iyidir, ya bir aksilik olursa endişelerinin yersiz olduğunu görüyorum. Kucağıma ilk aldığımda onu dün, bugün, olmuş olan, olacak olan, tüm dünya hakkındaki her şey değişti, sadece kızım ve ben vardım. Yeni yılın ilk günü kızım minik elleriyle tuttu elimi, çok yorulmuştu, çok acıkmıştı sevgili yavrum…

Instagram