Benim Hikayem

Tüp Bebek yöntemi ile çocuk sahibi olmuş ve doktoruma kontrole gitmiştim.

Doktorum elime bir not verdi.

– Bu nedir?

– Sana ödev veriyorum. Seninki bir başarı hikayesidir.

Doktorum bana bu ödevi verdiğinde şaşırdım ve ne kadar uzun zamandır Tüp bebek tedavisi ile ilgilendiğimizi unutmuşum, kafama dank etti.  Yaklaşık olarak 8 sene olmuş.  Çok mu belki değil daha uzun zamandır uğraşanları biliyorum.  Bu yıllar içinde 2 aşılama 8 Tüp Bebek 3 hamilelik 1 dış gebelik 1 Histereskopi (arada sayısız operasyon ve 1 tanesinde uyanamamam ondan sonra zaten kısa süreli uyutma, sedasyon şeklinde oldu) 1 sorunlu gebelik ve bir ikiz gebelik. Evet ikizlerimi doğurdum, bir kız ve bir erkek. Allaha şükürler olsun sağlıklı ve yanımdalar.

Hikayem aslında çok marjinal, çok duyulmamış bir hikaye değil sadece benim hikayem. Her zaman çocukları çok sevmişimdir ve hep çok çocuğum olsun istemişimdir. Çocuk yapmanın bu kadar zor olacağını hiç düşünmemiştim. Aman ne kadar zor olabilir ki olmazsa Tüp Bebek yaptırırım olur biter derdim (sanki ilk denemede herkesin oluyormuş gibi). Ve tabi ki hiç araştırma yapmamıştım. O zamanki doktorum çok ünlü bir profesör ve bu işte ilklerden biriydi. Genç kızlığımdan beri ona gidiyordum. Bir görüşmede artık hazır olduğumuzu ve Tüp Bebek yapmak istediğimizi söyledim. Oda kısaca prosedürü anlattı. 1 sene normal yollardan deneyip olmazsa sonra Aşılama ve Tüp Bebek’e geçeriz dedi. Yaşım zaten 30-31 eeee 3-4 senelikte evliyiz biz direk başlayalım dedik. Ve bu noktadan sonra hayatımın en zor günleri başladı. Önce rahim filmi çekildi.  Sonra kan testleri vs.. yapılmadık test kalmamıştı. İkimizde de görünürde herhangi bir hastalık ya da sorun yoktu. Hemen aşılama için ilaç tedavisine başlandı. Oldum olası hassas ve duygusal biriydim daha da beter oldum. Bu süreçte tabi ailem hep yanımda oldu. Hiç yalnız bırakmadılar. Ama tüm bu kullanılan ilaçlar bende yan etkilerini göstermeye başladı. Her gün klinikte deneme yapılıyordu. Bir kere daha deneyelim görelim ne gibi bulgular oluyor olmadı başka bir ilaç deneriz şeklinde. Deneme tahtasına dönmüş her yerim delik deşik olmuştu. İlaçların ayrıca yaptığı yan etkilerden biride sanki hamileymişsin gibi tüm belirtileri görmek hatta hissetmekti. Doktorum yeni daha büyük bir klinik açıp oraya gelmemi istedi. Her gittiğimizde 3’er saat bekliyor sonunda da doktorumu 5 dakika zor görüyor, o ara soru sorabiliyorsak soruyorduk. Aynı sorun herhangi bir durumda aradığımda önce sekreteri sonra asistanı sonra hemşiresi ve sonra bana geri dönüş yapılıyordu. Bu arada tabi ben hastanelik olmadıysam. 3. Tüp bebek denemesinden sonra doktor yumurta kalitemin düşük olduğunu ve bunun herhangi bir şekilde (yani beslenme veya ilaçlarla) iyileştirilemeyeceğini söyledi. Bana hipnoz, akapunktur ve benzeri tedaviler önerdi. Hatta kendi kliniklerinde bir görüşme bile ayarladı. Görüşme esnasında bazı sorular sorup size oradan bir sonuç çıkartıyorlar ve terapi için hazırsanız randevu alıyorsunuz. Aslında çok sayıda ileri yaş hastasının hamile kaldığını bu yolla başarıya ulaşıldığını anlattı fakat hipnoz düşüncesi bana hiç sıcak gelmedi. Oradan çıktık ve eşim ile bir daha oraya gitmemeye karar verdik. Çok sinirli, huzursuz ve mutsuzdum yeni bir doktor araştırması bile yapmak istemedim. Bir diğer konu da tüm tetkik ve dosyalarımı nasıl alacaktık. Eşimin bir arkadaşı Profesör Doktor Engin Oral’ı önerdi. Ayrıca yakın aile dostları idi. Hiç araştırmadan direk gittik. İlk görüşte ısınıp ısınmayacağımı anlamıştım. Biraz sert bir doktordu ama konusunda uzman olduğunu yıllar içinde anladım.   Dosyaları inceledikten sonra tekrar görüştük ve orada bize bir plan yaptı. İlk elimizde olan embriyoları yapalım ve ne oluyor görelim dedi. Ki bu çok mantıklıydı. Tabi biz o zaman böyle düşünmemiştik neden yeni yapmıyoruz!!! Yeni yapılanın daha taze olduğunu düşünüyorduk. Sanki meyve sebze alıyoruz pazardan… İlaçları neler yaşadığımı ve neden olup olmadığını kendi de tahlil etmiş olacaktı. Kalan embriyoları kullanma kararı alındı ve maalesef tutmadı. Bu arada hiçbir doktor (diğer klinikteki, ki orada üç ayrı doktorda beni farklı nedenlerden dolayı görmüştü) Histereskopi’den bahsetmemişti. İlki tutmadıktan sonra histereskopi yapmaya karar verdik.

Doktorum sigorta karşılamadığı için uygun başka bir hastane buldu ve orada ameliyatı gerçekleştirdi. Çok kısa süren bir operasyondu. Hafif bir sedasyon ve uyandım. Doktorum herhangi bir problem olmadığını ama yine de bazı küçük hileler denediğini söyledi. Histereskopi aslında modern kürtaj fakat burada amaç rahimde sorun varsa gideriliyor yok ise orada küçük oyuklar oluşturuluyor ki yerleştirilen embriyo rahim duvarına tutunabilsin. Ve işte bundan sonra heyecanlı günler başladı çünkü doktoruma güveniyor ve yeni metodlar öğreniyordum. Ameliyattan sonra 1 ay kadar ara verildi. Çok tedirgindim acaba olacakmıydı!!! 15 günü beklemek çok zordu. Histereskopi’den sonra ilk denemeydi ve evet çift basamaklı sayıyı gördük, pozitifti. Ama kısa sürdü ilk haftalarda kanamayla başlayan ve sonrasında şiddetli ağrıyla devam eden günler başladı. Dış gebelik olmuştu. Yerimde duramıyordum çok ağrım vardı. Meğer kese rahimden dışarı çıkmış ve sağ tüpümde alınan apandistimin son kısmına yapışmıştı. Bu arada apandisitim 15 sene önce alınmıştı. Tüpüm zarar görmüş ve alınmalıydı. Yakın zamanda mı olmuştu yoksa daha önce mi yapışmıştı bilemiyorduk. Hatta rahim filmi çekildiğinde bile görülmemişti. Bir ameliyat daha haneme yazıldı ve tüpüm alındı. Yine 2-3 ay ara demekti bu!! Artık beklemek istemiyordum. 3 ay aradan sonra doktorum elimizde embriyo kalmadığı için yeni yapmamız gerektiğini söyledi. Bu sefer uzun protokol deneyeceğim dedi. Benim heyecanım giderek artıyordu her seferinde yeni bir fikirle karşıma çıkıyordu. Uzun protokol kısaca yumurtayı çoğaltmaya değil kalitesini artırmaya yönelik bir çalışma benim anladığım. Bunda daha az yumurta toplandı normalde 15-16 tane toplanıyordu ve 7-8 tane embriyo oluşuyordu. Uzun protokolde 10 tane kadar yumurta toplandı ve 6 tane kadar embriyo elimizde oldu. Hemen ertesi hafta 2 embriyo yerleştirildi. Yine bir heyecan bekleyiş ve evet çift basamaklı sayıyı gördük. İlk haftalarda yine bir kanam oldu fakat ağrım yoktu. Çok korktum doktor eve gidip yatmamı söyledi. İki hafta yattım. Kontrollere başlandı artık hamileydim ve kese, kalıp atışı hepsini duyuyor görüyorduk. Hele o ilk kalp atışını duymamız eşim ve ben ağlamaya başladık. Doktorum bu kadar çabuk sevinmeyin daha çok başındasınız kucağınıza alana kadar risk var dedi. Bizim hevesimiz kursağımızda kaldı ama içten içe çok seviniyorduk. Bir sonraki gidişimizde “2 hafta arkadan geliyor ama çok problem değil” dedi. Doktorum hiç sevinmiyordu meğer o zaman anlamış fakat test yapılmasını bekliyormuş. MaterniT21 PLUS diye bir test %99,5 doğru çıkıyor. Kan alınıyor ve ABD’ye gönderiliyor. Yaklaşık 1 hafta içinde sonuç çıkıyor. Ve sonuç çıktı tirizomi 18. Doktorum hemen gelin konuşalım dedi. Gittik ve bebeğin benim sağlığım için alınması gerektiğini söyledi. Şoktaydım. Biraz araştırma yapınca zaten bebeğin doğamayacağını doğsa bile yaşayamayacağını ve hatta çoğu tirizomi 18 olan bebeğin doğumdan sonra 1 saat kadar yaşayabildiğini öğrendim. Birde detaylı ultrasona girip amniosentez yapılması gerektiği ve bazen orada farklı sonuçlar çıktığını söyledi. Bir umut hemen randevu alıp doktora gittik.  Amniosentez için önce hazırlıklar yapıldı doktor bana ne yapacağını tek tek anlattı. Hafif şekilde uyuşturdu ve iğneyle karnımdan pipete benzer birşeyle girdi. O an ultrasonda son gördüğüm bana bebeğimin el salladığıydı. Bundan sonra tabi sonucun aynı çıkması ve maalesef alınması gerektiği gibi konular geçti. Bunları tam hatırlayamıyorum bile çok üzgündüm belki de hatırlamak istemiyorumdur. Hastaneye gidip hemen bitmesini istiyordum. Ama yine zorlu bir süreç beni bekliyordu. Alınması da bi o kadar kolay olmadı. Çok moral bozucu bir süreçti. Maalesef bunu birebir doğum yapar gibi yaşıyorsunuz. Uzun bir süre bu durumu atlatamadım. Etrafımda çocuk ve hamile görmek bile istemiyordum. Üst üste tatillere çıkmamızda fayda etmedi. Eşim çok istiyorsak evlat ediniriz bir çocuğun hayatını kurtarırız diye bana telkinde bulunuyordu. Ama ben hiçbirşeye yanaşmıyordum. Aradan yaklaşık 1 buçuk sene geçmişti ki telefonum çaldı. Arayan Tüp Bebek Merkeziydi. Halen ellerinde embriyolarımın olduğunu eğer bu sene kullanırsak kira almayacaklarını söylediler. Hemen eşimi ve Engin Bey’i aradım çünkü onları orada unutmuştuk. Randevu alıp gittik aklımızda hiçbirşey yoktu. Engin Bey beni görünce şaşırdı ve “seni hiç beklemiyordum başka doktora gitmişsindir diye düşünüyordum” dedi. Bende uzun zamandır hiçbir doktora hasta olsam bile gitmediğimi söyledim. Biraz konuştuk kontroller falan. Küçük bir kist var fakat mühim değil. Ne yapalım ne istiyorsun dedi. Bende bilmiyorum halen ne yapacağımı dedim. Bana ilaçları söyledi ve eğer karar verirsen bu ilaçlara başla ve 14. Gün ara dedi. Eve geldik ve eşimin gözlerinde benden daha çok istediğini gördüm. Tamam dedim başlayalım ne kaybederiz zaten bir sürü şey yaşadık. Bu sefer hiçbir heyecan hiçbir his yoktu. İlaçları kullanmaya başladım. 14. Günü doktoru aradım ve süreci tekrar başlattık. Embriyo yerleştirildikten 15 gün sonra cumartesiydi, bir anda test yaptırmam gerektiğini hatırladım ve acele laboratuara gidip yaptırdım. Akşamüstü çıkar dediler eve geri döndüm. Kahvaltı, toplanma falan derken markete gidip alışveriş yapim dedim. Marketten çok fazla şey alınca yardımcı olması için market görevlisine rica ettim eve kadar getirdi. Kapıyı açtığımda bahşiş verelim diye para arıyorum eşim garip hareketler yapıyor ve 862 gibi bir sayı söylüyor. Dedim heralde piyango falan vurdu 862 ne ki. Sonra koltuktaki bilgisayar ekranında laboratuvarın logosunu gördüm sonuç gelmişti ve o sayı oydu. Bana sürekli bu sayı çok değil mi normal mi bir gariplik mi var diye sorular soruyordu. Hemen Engin Bey’i aradık ve o tabi kendi ekranına düştüğü için görmüştü. Sesi çok mutlu geliyordu. Bana iki günde bir testi tekrarlamamı ve iki hafta sonra gelmemi söyledi. Bu arada tabi hemen aile fertleri arandı. Haber verildi. Ağlaşmalar kutlamalar vs derken iki hafta nasıl geçti anlamadım. 6. Hafta kontrolü geldi çattı. Ben hala sanki bir şey çıkacakmış gibi donuk ve hissizdim. Doktor kontrolde iki hatta üç tane kese olduğunu ama birinin boş olduğunu söyledi. Orada bayılacaktım. Birbirimize bakıp ağladık en çok istediğimiz şeydi. Uzun zamandır beklediğimiz şey artık gerçek oluyordu. Yine de doktorumun sürekli yüzüne bakıyordum ters bişey var mı yada suratı asık mı diye, gülümsüyordu artık oda emindi. Bunlar onlardı bizim şans meleklerimiz. Bir sonraki kontrolde kalp atışlarını duyduk. O kadar yüksekti ki kulaklarım çınlıyordu. Daha çok miniklerdi o yüzden sadece kese ve içinde bir iki tane nokta halinde karartılar görünüyordu. İlaçları kullanmaya devam ettiğim için çok şişmiştim. Sanki 4 -5 aylık hamile gibi karnım büyümüştü. Dikkat edilecek konular yinelendi eğilmek, uzanmak vs yok ağır kaldırmak, iş yapmak yada kendini yormak yok hele dar giymek asla yok…. Ama ben sürekli oturamazdım yerimde birazcık hareketten bir şey olmaz dedik ve o haftasonu ordan oraya gezdik ki arabayla öyle yürüyüş falan değil. Derken pazartesi işe gittim ve o gün kanamam oldu çok korktum hemen doktorumu akabinde eşimi aradım ordan tabi ki annemi. Eve gidip yatmalısın dedi öncelerden pinpirikliyiz doktoru geri arayıp biz merak ediyoruz görmeliyiz dedik. Gittiğimizde Engin Bey bize çok kızdı “buraya geleceğinize eve gidip yatmalıydı. Böyle olmaz zaten bir şey olsa bile elimizden bir şey gelmez, bekleyeceğiz” dedi. Yaklaşık 3 hafta hiç hareket etmeden yattım. Sanırım bir tuvalete kalkıyordum birde gece yatağa gidiyordum. Son hafta tabi artık sıkılmalar ve havanın güzel olması etkilediği için biraz dışarı attık kendimizi. Bu bize bir uyarı olmuştu çok daha dikkatli davranmaya başladım. İşe gidiyordum ve neredeyse çok az hareket ediyordum. Akşamları iş dönüşü biraz yürüyüş yapıyordum oda çok uykum geldiği için 15 dakika kadar oluyordu sonra eve gel yemek ye yat. Bütün rutinim bu olmuştu. Normalde akşam yemek yemediğim için kendime haftalık program oluşturdum. İki gün et, iki gün balık (somon, sardalya gibi balıklar dip balıkları olmayacak, ilk hamileliğimde ton balığı yiyordum ama onu da listeden çıkardılar) ve diğer günler sebze özelikle semizotu tabi yanlarında salata çok iyi yıkanmış hatta fazlasıylaJ. Güne iyi bir kahvaltı ile başlıyordum ama iki çayla, çok içtiğim için azaltmıştım, ardından saat aralarında süt, yoğurt, meyve ve kuruyemiş (fındık, ceviz gibi yiyecekler). Bitki çaylarını çok seviyordum onlara da ambargo geldi zaten korkudan da içmiyordum da üstüne sadece ıhlamura bir bardak için izin çıktı. Veee 3 litre su…off en zoru buydu tuvalete gitmekten artık yerimde oturamıyordum. Sürekli su içmekten miğdem bulanıyordu ki hiçbir zaman miğdem bulanmadı klasik hamilelik yaşamadım yani. Olsun onlar için herşeye razıydım. Bazı sevdiğim yiyeceklerde mesela çikolata canım istememeye başlamıştı. Enteresan hep hamile kalırsam normalden daha fazla yerim diye düşünmüşümdür. Hiçbirşey düşündüğüm gibi olmadı. İkiz olduğu artık tamamiyle kesinleşmişti ve artık yavaş yavaş çevrenize söyleyebilirsiniz dedi. Arkadaşlarımıza eşimin doğumgünü yemeğinde dayanamayıp söyledik. Çığlıklar, kutlamalar, ağlamalar bizden daha çok sevinmişlerdi haklıydılar onlarda bizle beklemişlerdi bugünü. 12. Haftaya girmiştik ve MaterniT21 PLUS yapılması gerekiyordu. Sonucu beklerken günler sanki hiç geçmiyordu. Hep eskiyi hatırlayıp dualar ediyordum. Sonuç geldi normaldi. Engin Bey telefonda güzel haberi verdi. O bizden daha çok sevinmişti. Bir sınavı daha atlatmıştık. Aynı hafta doktor kontrolümüz vardı. Kontrol bitmeye yakın herşey güzel normal gidiyor dediği anda artık cinsiyetlerini görebiliyor musunuz dedim. İçerden hemşiresini çağırdı ve 1 numarayla 2 numara dedi. Anlamadık öyle şaşkın gözlerle bakıyorduk. Noluyordu şimdi neydi bu olay…Hemşire iki tane çorap getirmişti, bebek çorapları! Ben ilk bakışta hediye getirdi aaa ne hoş derken farkettim ki biri pembe biri mavi. Biri erkek biri kızdı allahım ne büyük mutluluk. Dualarımız kabul olmuştu. Yine ağlamalar hıçkırıklar. Daha doktordan çıkmadan aile üyelerine foto atmaya başladım. Hepsi şaşkın ve mutlu geri arıyorlardı beni…

İlk zamanlar korkudan fotoğraf bile çekmiyordum artık göbeğimin fotoğraflarını çekmeye başlamıştım. Yavaş yavaş büyüyorlardı hareketlerini pek hissedemesemde 3 haftada 1 doktor kontrolünde izliyorduk. Nerede olduklarını her seferinde tam olarak öğrenip kafama kazıyordum. Nereye ne zaman dönüyorlar bu gibi bilgileride telefonuma indirdiğim bir aplikasyondan takip ediyordum. Doktora gittiğimde de söyledikleri ile teyit ediyordum. Yaz gelmeye başlamıştı havalar güzelleşiyordu. Daha rahat kıyafetler giyebiliyordum artık. Her doktor kontrolünde ohhh bu haftayıda atlattık şükür ama diye başlıyordu Engin Bey işte şu haftadan sonra bazı riskler var…. Dikkat etmek lazım. Yine kontrolden çok sevinemeden ayrılıyorduk. Her seferinde kucağınıza almadan çok sevinmeyin diyordu. Tatil dönemi başlamıştı ve herkes tatile gidiyordu. Bize yasaktı uçağa binmeyi bırakın arabayla 1 saatlik yazlığımıza bile zor gönderiyordu. Yazlığımız Silivri tarafındaydı. Orada denize girmemede izin verilmiyordu. Herkes sıcakta denize giriyordu ve ben kenarda öylece oturuyordum.

Bayram gelmişti ve artık bir yerlere kesin gitmek istiyordum çok sıkılmıştım. Eskiden olsa her haftasonu bir yere dalış yada kısa gezi programı yapardık. Bu durum beni çok etkiliyordu. Bir sonraki kontrolde doktordan izin çıktı ve tatile gidiyorduk. Tatile çok ihtiyacım vardı özelliklede denize girmek istiyordum. Küçüklüğümden beri yüzmeyi çok severdim ve yüzmediğim bir yaz dönem olmamıştı. Küçük bir tur yapacaktık tekne ile Çeşmeye kadar gidecektik ama doktor sadece arabayla oda molalar vererek devam edebileceğimizi çok dikkatli olmamızı söyledi. Yol boyunca uzanmamı bol bol su içmemi ve molalarda yürümemi söyledi. Bizde önce Ayvalık’ta bir iki gün kalıp beni çok zorlamadan Çeşmeye devam edecektik. Bu arada gündüzleri de tekneyle takılacaktık. 6 saatlik Ayvalık yolculuğu 11 saatte tamamlandı. Her molada durduk nerdeyse 40 km hızla falan gidiyorduk. Sürekli benim su, tuvalet ve acıktım mırıldanmalarıyla molalar dahada fazlalaştı. Çok yorulmamıştım hatta gittiğimizde hemen eşyaları bırakıp denize bile indik. O ilk denize girişim muhteşemdi. Normalde Ayvalık suyu çok soğuk olur ve bir atlayıp çıkardım çok yüzemezdim. Tabi bu sefer atlayıp çıkamayacaktım. Ayağıma dalış patiklerimi giydim ve yavaş yavaş suya girdim. Çok acayip bir histi su göbeğimi taşıyordu ama dengeli yüzemiyordum. Sürekli sağa sola yalpalıyordum ve suyun soğukluğundan karnım sanki içeri çekiliyordu. Çok komiktim sürekli kendime gülüyordum. Tatil çok güzel geçiyordu hergün yüzüyordum. Güneşte çok kalmamaya çalışıyordum. Artık sıcaklar artmaya başlamıştı gölgede oturuyordum. Geceleri yavaş yavaş sıkıntılar başlamıştı. Rahat yatamıyor dönemiyordum. Birkaç yastıkla anca yatabiliyordum. Uykuya geçiş çok zordu. Hareketlenmeye başlamışlardı bir yandanda tekmeler havalarda uçuşuyordu. Tatil dönüş yolu çok daha rahattı yol boyunca uyuduğumu söyleyebilirim. 10 gün geçmişti ve beni görenler karnımın baya büyüdüğünü ama kollar bacaklar aynı incelikte olduğunu nasıl taşıdığımı merak ediyorlardı. Bende karnımın iyice büyüdüğünü düşünüyordum fakat doktorum “halen karnın küçük daha büyük olmalı” diyordu. Öğünlerimi daha da fazlalaştırmaya başlamıştım. Oturduğumda sanki önümden yemeği kaçıracaklarmış gibi hızlı ve hırslı yiyordum. Sonrasında tabi bir yerden çıkacaktı. Ara ara kan testleri yapılıyordu. Şekerim çıkması olasıydı meyveyi daha az yemem gerektiğini söyledi.

Tatil dönüşü yaklaşık 21.haftalarda yapılması gereken detaylı ultrason için vakit gelmişti. Bana iki kartvizit uzattı bunlardan birine gidebilirsin dedi.  Hemen randevu aldık ve gittik. Tabi gitmeden aklımıza ikiz olduğunu söylemek gelmedi. Muayene odasında hemşire bilgilerimizi alıp bilgisayarda kayıt oluşturmaya başladı. Taki cinsiyeti sorana kadar devam etti. Biz ikiz diyince baştan yapmalıyız ikisini ayrı gireceğiz ki ikisine ayrı ayrı bakacak doktor bey. Tüm organlarını her noktasını ayrı ayrı anlattı ve istediğimiz yerde durup soru sorabileceğimizi anlamadığınız yerleri anlatabileceğini söyledi. Dahada çok sevdim kendisini. Herşey bittikten sonra odasına çağırdı ve yine üzerinden olması gereken değerleri ve bizimkilerin değerlerini gösterdi. Çok iyiydi rahatlamıştık. Doktorlar her zaman rahat olun stres olmayın derler ama bu tip durumlar annenin daha çok stres olmasına neden oluyor. Bunu sanırım kimse anlayamıyor:)

Hafta hafta büyüdüğümü, daha da büyüdüğümü izliyor ve olanlara şaşırıyordum. Karnıma çatlak olmasın diye krem sürmeye başlamıştım küçük bir alerji dolayısıyla onu da bıraktım. Herşeyim bir olay, bir maceraydı. O zaman başlayan el uyuşmalarım çok daha fazlalaştı artık tuttuğum şeyleri tam olarak hissedemiyordum. Zaten ayakkabı giymekte de zorlanıyordum hem eğilemediğim hem de ayaklarımda büyüme olduğu için sadece terlik ve ince sandaletle dışarı çıkıyordum. Bakımıma çok önem verirdim önceden sürekli maskeler kremler vs.. hamilelikle birlikte içeriğinde doğal maddeler kullanılmış ürünlere yöneldim. Onlarda saçlarımı mahvetti ve çok fazla krem sürebilecek halim bile yoktu. Çok berbat görünüyordum, geceleri uyuyamıyordum. İş yerinde küçük uyuklamalarım gülüşmelere neden oluyordu. 30. Hafta gelmişti daha öncesinde de doktora hep soruyordum daha fazla işte kalabilir miyim diye bakalım durumuna göre diyordu ama o hafta “sen artık eve git yat, iznini başlat” dedi. İnanamadım 15 seneden fazladır çalışıyordum ve “eve git yat” bana çok acayip gelmişti. Her gün işe gidip gelen ben eve gidip yatacaktım. O ara taşınma telaşı da girdi mi araya. Tabi artık kalabalık bir aile oluyorduk buda daha büyük bir ev demekti. En azından beni baya bir meşgul etti, iyi oldu. Ama istediğim gibi hareket edemediğim için sıkıntı basıyordu genelde evde yatmak istiyordum. Doktorumla artık daha kısa aralıklarla görüşüyorduk. Bu ara hastane arayışı ve ne şekilde yapacağımla ilgili bilgi ediniyordum hem çevremden hem internetten. Kafama koymuştum madem normal doğum yapamıyorum o zaman epidural sezeryan olacaktım. İlk çıktıklarında onları görmek ve onlara sarılmak, kokularını içime çekmek istiyordum. Doktorumda epidural’e sıcak bakıyordu. Epidural’in tamamen bebeğe gitmediğini, herhangi bir zararının olmadığını söyledi. Hastaneye gidip son kontrolleri yaptırdık ve anestezi uzmanı ile görüşüp son tahlilleri yaptırdık. Doktorum iki gün sonra arayıp 3 Kasım olur mu hazır mısın dedi. Tarih belirlenmişti artık çok az kalmıştı.

3 Kasım gelmişti heyecandan gece boyunca hiç uyuyamadım. Hazırlıkları da ne olur ne olmaz, bir sürpriz falan olabilir diye 2 hafta önceden yapmıştık. Herşey hazırdı artık gelebilirlerdi.

Ve geldiler :)))) Hayatımın en mutlu, en heyecanlı, en müthiş günüydü.

Allah herkese bu mutluluğu tatmayı nasip etsin…

Burcu

Kaynak:  https://burcuozgeturantuncer.wixsite.com/sitem-1/about

Instagram