Aile Olma Hikayemiz

Bir aile olduktan sonra en büyük hayalimiz bir bebeğimizin olmasıydı.  Evet, yaşım çok geç değildi ama ne de olsa 30’u da geçmiştim.  Uzun araştırmaların ardından, benim gibi doktorlara mesafeli birinin güvenini bile ilk anda kazanarak bu yolculuğa Engin Oral ile birlikte çıktık.

İlk önce rahmimin ortasında yer alan bir polipin alınması gerekiyordu, ne de olsa bebek denemelerimizde şansı en üste çekmeliydik.  Ardından yaşınız genç diyerek bizleri birkaç ay daha denemeye yönlendirdi ama eşimdeki sperm sayısının azlığı nedeniyle önerisi tüp bebekti.  Biz aşılama diye inat ettik, bir kez denedik ancak olmadı.  Engin Hoca’ya olumsuz haberi verirken en az bizim kadar üzüldüğünü görmek mümkündü.

Sonra bana istersen biraz bekleyelim ya da tüp bebek tedavisine başlayalım, karar senin dedi.  Siz ne dersiniz diye sordum.  Elbet bu bebek için denemeyecek miyiz, bence beklemeyelim diye söyledi.  Gerçekten de o gün tüp bebek tedavisine başladık.  Derken yumurtaların alınması, embriyoların oluşması derken ilk güzel haberi verdi.  17 tane yumurtamız alınmış ve bunlardan 6 tanesi sağlıklı bir şekilde döllenerek beşinci güne kadar gelmişti.  İçlerinden en inatçı ve hızlısı olan 4AB Blast ile yolculuğumuza başladık.

Embriyo transferinden sonra dinlenerek normal hayatıma dikkat ettim.  Çünkü hoca da en önemli şeyin sağlıklı yaşamak ama normal rutine devam etmek olduğunu söylemişti ve ben doktoruma çok güveniyordum.  Derken mucize gerçekleşti.  Hamileydim.  Hem de ilk seferde! O haberi aldığım an dünyalar benim oldu. Ama Engin Hoca her zaman ki kontrolcülüğe ile, beni de sürekli dikkatli olmaya yönlendirerek üçüncü ayın sonuna kadar yüzde 50 hamilesin dedi. O an anlamamıştım, ama stresten uzak kalmak her olasılığa kendini hazırlamak bence bebeğin tutunma ihtimalini arttırıyor. Şimdi düşününce ne de iyi etmiş diye düşünüyorum.

Derken haftalar, aylar geçti. Her zaman önümüze yeni hedefler koyarak adım adım ilerledik, bu süreçte seyahat de ettim hatta doğum yaptığım günden bir iki hafta öncesine kadar sakin bir tempo ile çalıştım da. Önce 27 ardından 32inci hafta hedeflerimizi heyecanla tamamladık. Yani tüp bebek yaparsanız hep yatmak zorundasınız, her şey çok zor geçecek gibi sözlerin birer mitten ibaret olduğunu gördüm. Tabi bunlar benim hikâyem, başka öykülerde illa ki çok dinlenmek gerekecektir ama karar verirken süreçten çok da korkmamak gerektiğini düşünüyorum. Derken biraz oynak bir tansiyonum olduğu ortaya çıktı.

Ben normal zamanında doğum yaparım diyordum ancak hoca bunu da değerlerime bakarak bilmiş ve yurtdışında doğum yapmama izin vermemişti. Gerçekten de 37 hafta 5 günlükken bir anda inip çıkan tansiyon ile birlikte hastanenin yolunu tuttuk. Derken bir baktık ki suyum azalmış, bebeğin de biraz nabzı artmış. Bebeğin kilosunun da iyi olması ile öğleden sonra ikide geldiğim hastanede, akşam altı da doğuma girdim. Epidural sezaryenle olan doğumun ardından kızımı ilk gördüğüm o anın herhalde hayatımın en mutlu anı olduğunu söylememe gerek yok!

Bu arada Engin Hoca’ya bir teşekkürü de gerçekten hem polip hem de sezaryen ameliyatlarımda ki başarısından dolayı etmek isterim. Benim başka bir korkum da ameliyat ağrılarının çok olmasıydı. Halbuki sezaryenin ardından sabaha karşı yani daha on iki saat geçmemişken yürüyebiliyordum, bebeğin doktor randevusunda da gayet kucağımda ben taşıyordum.

Yani özetle demem o ki, hekiminize ve kendinize güvenin, hayal edin. Sonrası elbet biraz kader kısmet ama bu işin büyük kısmı çabanız ve gerçekten güvendiğiniz yetkin bir hekim. Bizim de karşımıza Engin Oral çıktı, ne de iyi oldu… Neredeyse her gün şükranla onu çekirdek ailemiz ve küçük mucizemiz ile birlikte anıyoruz.

Az kalsın unutuyordum. Tüm bu süreçte güler yüzlerini ve ilgilerini eksik etmeyen, her sorumuza anında dönen, her muayenede beni rahatlatan sevgili hemşirelere de ayrıca bir teşekkürü borç biliriz.

Instagram